23 Temmuz 2010 Cuma

Çift Gökkuşağı

Bir gökkuşağı gördüm sanki :)
Işık oyunundan tek olan gökkuşağı iki gözüküyor doğa harikası bu olsa gerek =)
Yer neresi diye sorarsanız Denizli olduğunu belirtmek isterim:)


13 Temmuz 2010 Salı

Brida Ve Cacık

Ne biçim bir başlık bulmuşum ben de yav.
Sanki kitap iğrençmişte ben bu kitaptan cacık olmayacağını anlayınca kalktım cacık yaptım keyfime baktım demişim gibi.
Ama kitap tadından yenilip yutulasıydı.

Dün gece iki sularında bitirdim Bridayı...
Kitabın bitimine bir kaç sayfa kala karnımın gurultusunun duyunca birşeyler yeme ihtiyacı duydum ama o saattede ağır birşeyler yemek istemedim.
Hem kiloyu düşündüm hem de ağır birşeyler yersem uykumun kalitesinin yerler bir olma olasılığı kafamı kurcikledi.
Bende kalktım kendime cacık yaptım :D
Hem kitabın son satırlarını zevkle okudum hem de karnımın gurultusunu bastırdım.

Kitaba gelecek olursak içinden bir kaç satırı sizinle paylaşmak isterim. İşte o satırlar:
Meleklerin soyundan gelen ve tanrıyla iletişim kurabilmek için yalnızlığa ihtiyaç duyan  birkaç yaratık dışında, insanlığın geri kalanı ancak yaşamlarının bir noktasında, bir anında ruh eşleriyle karşılaşabildikleri takdirde tanrıyla bütünleşebilirler.
..................
-Ruh eşimi nasıl tanırım?
-Riske girerek. Başarısızlık, hayal kırıklığı risklerini göze alacaksın, ama  aşk arayışından hiç vazgeçmeyeceksin.Arayışına devam ettiğin sürece sonunda zafere ulaşacaksın.
....................
Şimdi gerçek olanlar bir zamanlar yalnızca hayalimizdi. (William Blake'ten alıntı yapılmış)
........................

Bu kadarı sizi tatmin etmeye yeter mi? Yoksa kitabı alıp okuyacak mısınız?
Bence kitabı alıp okumalısınız, hayatınızın bir anında böyle bir kitabı okumadığınız için pişman olmak istemiyorsanız tabi...
Kendinize ufakta olsa bir şeyler katmanız için, Paulo Coelho size zengin kelime dağarcığıyla büyülü bir dil sunuyor bu kitapta...


11 Temmuz 2010 Pazar

Üzüm Mevsimi

Can sıkıntısıyla bütün gün evde pişik çıkaracağım yakarışlarıyla pinekleyince akşam üstü kendimi bahçeye çardağa attım:)

Üzümler hafiften olmaya başlamış, gördükçe canım çekti yemek istedim ama daha tam tatlanmadığından sadece fotoğraf çekmekle yetindim. 

Fotoğrafları da sizinle paylaşayım dedim.
İyi mi yaptım bilmemki...
Canınız manınız çeker mazallah :(

Yaz meyvelerini sevyorum ben yaaa hele çoğu bahçemizde mevcut olduğundan, her birini dalından yemek nasip olduğundan yazı daha bir fazla seviyorum :)


8 Temmuz 2010 Perşembe

Laurel Corona ve Dört Mevsim


Kitabın adının Dört Mevsim olmasının sebebi satırlar arasında gizli... Şimdi size bunu açıklarsam kitabı okumak gelmeyecek içinizden...

En iyisi siz kitabı alın ve okuyun...

17.yüzyılın sonlarında fahişe bir annenin terk ettiği iki küçük kızkardeşin  müzik aşkını keşfeden Vivaldi sayesinde kızların hayatı değişecek...

Birbirine her yönden zıt olan iki küçük kardeşin hayatı pietada başlayacacak. Müzik aşkları yaşamlarındaki eksiklerin önüne geçecek.

Vivaldinin Venediğini anlatan bu romanda bazen üzülecek, bazen tırnaklarınızı kemirecek, bazen böyle bir tutkunun insanlara neler yaptırabildiğine şaşıracaksınız.

Büyük kardeşin hayatını kemanıyla çizmesinin ardından, küçük kardeşin hayatın çetrefillerini tanıma hevesi, en ağır sözleşmeyle bile geri adım atmasına olanak vermeyecek... Şarkı söylemeyecek olması, hayatının anlamını yitirdiğini düşünmesine neden olsa da, o idealleri uğrunda ilerleyecek ve asla pişman olmayacak...

Kitaplığınızda yerini alması gereken kitaplar listenize Dört Mevsimi de ekleyin benden söylemesi gerisi size kalmış.

6 Temmuz 2010 Salı

Kızlar Ağası Hanı Turu



Biraz gezelim, tozalım, soluklanalım, yazın tadını çıkaralım dedik. Rotamızı Kızlar Ağası Hanına çevirdik.


İlk durağımız Ömer Ustada bol köpüklü bir Türk kahvesi içmek oldu. Miss gibi kokusuyla insanı cezbediyor Türk kahvesi.

Türk kahvesi faslı bitince bir tavla atalım dedik. Şans benden yana olmasa da oynamak güzeldi =)


Dilek ve isteklerimizi de ufak bir kağıda yazıp bırakmadan ayrılamadık Kahveci Ömerden.


Daha sonra Kızlar Ağasını keşfe çıktık.
Önümüze neler çıkmadı ki...
İşte o fotoğraflar...


Güzel bir satranç takımı... Fiyatı azcık dudak uçuklatan cinsten...


Türk İnsanının vazgeçilmezlerinden bir örnek daha TAVLA =)


Onca hediyelik eşya arasında güzel İzmir'imi hatırlatacak bir hatıra almadan eve dönmek olmazdı.


Vodoo bebeklerine bile denk geldik =) 
Arkadaş dayanamayıp sevgilisine cadı versiyonunu aldı bunun. 
O da burdaaa =)


Cadıyı biraz kötü çekmişim o ara gözüm başka şeye takıldığından... Mazur görün artık...
O kadar güzel şeyin arasında dikkati tam olarak hiçbirşeye uzun süre toplayamadım.


El emeği, göz nuru iğne oyaları...


Bu sabunlardan gözlerimizi alamadık =) 
İlk başta baktığımzda sabun sabun kokmasalardı asla anlamayacaktık.


Bereket Tanrısı Priaposla bile tanışma imkanımız oldu =)
Merak edenler olursa buyrun buradan =)


Eve dönüş yolundada ufak bir fille selamlaştık Bahadır düştü aklıma hüzünlendim :(


1 Temmuz 2010 Perşembe

Kurbağa Larvası


Açım açım diye yırtındığımı okuyan arkadaşım olaya el attı ve beni yemeğe davet etti :D
Yemekte yok yoktu valla az daha sıksam parmaklarımı bile yiyecektim :D

Böyle arkadaşa can kurban beee :D
Onca tıkındıktan sonra üstüne de bir fincan türk kahvesi patlattık :D değme benim keyfime oldu :D

Fal bakmayı bilmesek de fincanımızı her ihtimale karşı şöyle bir kapatıp ufaktan çalkalayıp ters yüz ettik :D kendi çapımızda attık tuttuk :D 
Benim görebildiğim tek şey o kahve kırıntıları arasında kurbağa larvası oldu :D bu seferde bir kahkaha koyverdik :D
Aman işte ne yapayım hayal gücüm bazen yetersiz kalıyor :D

23 Haziran 2010 Çarşamba

Mavi Ve Yeşilin Eşsiz Aşkı

Biraz mavi, biraz yeşil... Bulutlar yoldaş olur yalnızlığına. Bu dinginliğin seni sarıp sarmalamasına izin ver.
Bırak huzur dolsun ciğerlerine... Sen maviyi solu ardarda...
Yeşil dolsun gözlerine...

Minik Minik Kekler

Normal kek yaparken kullanılan malzemelerden farklı hiç bir malzeme yok içinde. Sadece yağlı kağıt ve kalıpla yaptık kekleri :)


Sonuçta böyle oldu :D

ha tek farkı söyleyeyim bari yalan olmasın: ben yoğurt ya da süt kullanmıyorum kek yaparken çünkü çok fazla kabarmıyor, ama onların yerine asitli içeçekleri kullanıyorum.

Mesela bir su bardağı yoğurt koyacaksam onun yerine bir su bardağı kola, gazoz, fanta ya da taze sıkılmış portakal suyu koyuyorum.

Hem tadı daha güzel oluyor hep asit daha iyi kabarmasını sağlıyor kekin.

Son olarakta kek hamurunu asla çok fazla karıştırmıyorum. Çok fazla karıştırıldımı kek hamuru piştikten sonra kazık gibi oluyor, dişlerinizi kırmak isterseniz deneyin derim.

Scrat :)

Erken gelen bir doğum günü hediyesidir bu sevimli şey :)

İce Age manyaklığımı bilen bir arkadaşımın bana yapmış olduğu ufak bir jest :)

Canım benim ya beni çok mutlu etti.

Hele bir de peluş oyuncaklara karşı zaafımı da biliyordu arkadaşım bu yüzdende daha bir güzel geldi Scrat gözüme :)

Şirin şey çok tatlı yaaa şuna bakar mısınız :)

İnsan baktıkça sırıtıyor buna :D

Hele bir de üstüne bir şişe parfüm boca edildiğinden mis gibi de kokuyorrrr...

Hoş var bunda bir bit yeniği (parfüm) ya neyse elbet çıkar kokusu :D

12 Haziran 2010 Cumartesi

Bu Zihniyete Sokayım!

Şimdi bu da ne böyle dediğinizi duyar gibiyim. Güzel ülkemin güzel saçmalıklarından bir yenisi daha.

Hani seçim zamanı gelir de bütün kaldırım taşları sökülür yerine yeni abidik gubidik benzerleriyle bezenir ya kaldırımlar işte bu da o hesap bir beton yığını.

Göz yormasından geçtim, kendi öğrencisine öğrenci belgesini parayla veren okulumun buna niye para harcadığına beynim basmıyor.

Atraksiyon olsun diye mi yapıldı bu? Daha verimli şeylere harcanabilirdi buna giden paralar.

Bu zihniyeti kınıyoruz!

6 Şubat 2010 Cumartesi

Kek Yaptım :)

Reklamlar yüzünden yakında minik bir fil yavrusu olacağım bu gidişle... Babannemin deyimiyle 'Ben böyle boğaza saplık sokarım yaa!' diyorum kendime.
Hani üç tane kuşun kendi aralarında konuştuğu kek reklamı var ya sonunda da
'Vazgeçilmeyen kek'
deniyor. Çok canım çekti ama markete gidip almaya da üşendim (tembelimdir bir hayli) evdeki malzemelerle kendime kek yaptım. Çokta güzel oldu valla.
Ellerime sağlık.




5 Şubat 2010 Cuma

İzmir :)




Her yere kar yağıyor... İzmirdeyse günlük güneşlik bir hava var...
Ama soğuk insanın yüreğine işliyor, ruhunu delip geçiyor. Evde duramadım bu kadar güzel bir havada ve kendimi sokaklara vurdum elimde ufak fotoğraf makinemle... İşte elimden çıkan Güzel İzmir Manzarası...