22 Aralık 2013 Pazar

Ölüler Hesap Sorabilir...

"Ölüler hesap sorabilir" demişti Minik. Cidden ölüler hesap sorabilir mi? Gerçek hayattan göçüp gitmiş, toprak olmuş insanların ruhları yaşayanlardan hesap sorabilir mi?

Peki bu insanları gerçek hayata sıkı sıkı bağlayan, hayattan vazgeçip yok olmalarına engel olan şey nedir? Öfke mi, ihanet mi, yaşanmışlıklar mı, yaşayamadıkları mı? Ne, ne, neeeee? Hangisi? Hangi seçenek onları sıkı sıkıya bugüne tutkun bırakır? Nedir vazgeçilmez olan şey bugünde?

Korku buram buram yanık kokuyordu o evde. Tuvallerde renk renk desen desen canlanıyordu geçmiş. Özgürlük yanlış bir kelime hatasıydı çarpıkça duran tabelada "Patatezler"...

Arkadaşlığın önemiydi belki de insanları birbirine bağlayan... Ya da, ya da bir topluluğa ait olma arsuzuyla arkadaşlığa bile ihanet etmekti arkadaşlığın değeri...

Ve bir an gelirdi ki sırlar sır olmaktan çıkar acı cinayetlerin çözülmesi uğruna dilden dile dolaşırdı.

"Yakından bakınca Del'in resminin yüzlerce minik noktadan oluştuğunu fark ettim; havadan geçip televizyonumuza kadar ulaşmış siyah ve beyaz pikseller. Ve ben de tıpkı onun gibi parçalara ayrılacaktım ve kimse beni bir daha tekrar on yaşında bir kıza benzeyecek şekilde bir araya getiremeyecekti" diye düşünür Kate ve geçmişe bir sünger çekmek istercesine kaçarak uzaklaşır New Hope'tan ve acı hatıralardan...

Fakat geçmiş ne kadar istese de Kate Cypher'in peşini asla bırakmayacaktır. Alzheimer hastası olan annesini bir bakım evine yatırmak için terk ettiği New Hope topraklarına istemeye istemeye geri döndüğündeyse bütün sırları bir bir çözüme kavuşturmak için geçmişi tekrar tekrar yaşayacaktır Kate... Hippi hayatından uzakta geçirdiği onca yıldan sonra yeniden o özgürlüğün içine geri dönüşü ayaklarının geri geri gitmesine neden olsa da Del'le geçirdiği zamanın esrarengiz cazibesi onu oraya bağlayacak olan şeydir...

"Ben biraz aptalımdır. Birini bir kez sevince bunu geri alamıyorum" der Kate ama Del'i sevmiş midir? Çocukluk arkadaşını cidden sevmiş midir Kate? Yoksa onu sadece daha çok arkadaş elde etmek için kullanmış mıdır?

İliğinize kemiğinize kadar işleyecek korkulu bir senaryo var bu kitapta. Deli kahkahaların ardında çocuksu cümleler gizli. Her bir satırda farklı bir düğüm, her bir paragrafta can yakan bir acı saklı... Korkunun içinde gizem, gizemin içinde sırlar, sırların içinde can yakan aşk var. Kimin bedeni, kime daha yakın?

Çarpık ilişkilerle süslü hayat hikayesinin ardında yürek burkan bir acıyla hayata tutunmaya çalışır Kate. En yakın Del, Patates Kız hunharca bir şekilde öldürülmüştür. Ölümün ardında düğüm düğüm sırlar çözülmeden durmaktadır. Çocuk yaşantısının farklı olanla alay etme hali asla yakasını bırakmazken, kendini bekleyen hazin bir sondan habersizdir Patates Kız.

Kitabı okurken bir an gelecek tüyleriniz diken diken olacak, bir an gelecek ağız dolusu küfür etme isteğiyle dolacaksınız ve bir an gelecek ki göz yaşlarınıza hakim olamayacaksınız.

Jennifer McMahon'un maharetli kaleminden dökülen "Söylemeyeceğine Söz Ver" bitişinde buruk bir tat bırakacak zihninizde... Çocuk aklıyla olgun vicdanınız yüzleşecek.

Kitabın Adı: Söylemeyeceğine Söz Ver
Kitabın Yazarı: Jenniger McMahon
Yayınevi: Ephesus Yayınevi


24 Kasım 2013 Pazar

Çok Sert...

Yokluğuna alışamadığım, varlığına katlanamadığım... Beni korumaya çalışırken kendimi aşağılık bir varlık gibi, dokunduğundaysa dünyanın sahibiymişim gibi hissettiren adam... 

Sed... Sedric Lionheart... 
Aşkın tenimi dağlarken, dokunuşun tutkulu bir arzu nehrinde boğuyor beni. Nefes alışverişlerimi zorlaştırıyorsun. 

Senin adının geçtiği her bir satırda bir insan nasıl bu kadar odun olurken nasıl bir kadar duygu yüklü olabilir demeden edemiyorum!

Bazı hareketlerinle korumacı içgüdünü gözler önüne sererken, bazı hareketlerinle seni ıslak odunla eşek sudan gelinceye kadar dövesim geliyor... Keşke diyorum içinden geçenleri kelimeleştirip de seslendirse... Keşke bütün acılarını içine atıp da kendini duvarların arasına hapsetmese... Bu kadar mı zor duygularını açıkça dile getirmek?

Nesin sen? İn misin, cin misin?

"Jessica'nın vermeye gönüllü olduğu her şeyi alırdı. Sadece kalbinin içindeki bu hastalıklı ağrıya alışması gerekiyordu..."


Öyle ayrılıklar vardır ki insanın hayatında tamiri güç yıkımlar yaratır. Jessica'nın gidişi de Sed'de tamiri güç yaralar açmıştı... Ancak Sed bu yaraları yok saymaya çalışırken Jessica'yla ansızın hiç beklemediği bir gecede, hiç beklemediği bir yerde karşılaşmayı beklemiyordu...

Tesadüfler aşkın büyüsünden midir, nefretin yoğunluğundan mı? Sed'le Jessica tekrar bir araya gelecekler mi tesadüflerin çıkmazında yoksa yolları tamamiyle mi ayrılacak? Hepsi ama hepsi Olivia Cunning'in harikulade kitabı Sert Rock'ta akıcı bir şekilde anlatılıyor. Kitap o kadar akıcı ki tadı uzunca bir süre akılda kalıyor. 

Ne yalan söyleyeyim bu aralar aşktan meşkten yana şansım hiç yokken aşkın, ihtirasın, tutkunun, arzunun bol olduğu kitapları okumak biraz da olsa bana yalnızlığımı unutturuyor. Bu yüzden Ephesus Yayınlarına ne kadar teşekkür etsem azdır. Beni bu kpss çıkmazında yalnız bırakmadıkları gibi, berbat sınav stresimin arasında bile bana güler yüz sunabildikleri için kendimi şanslı hissediyorum.

Kendimi iyi hissetmemi sağladı Sert Rock... Bu yüzden okumanızı tavsiye ederim. Ucu açık kalan sorularımın cevapları satır aralarında gizli... 

Kitabın Adı: Sert Rock
Kitabın Yazarı: Olivia Cunning
Yayınevi: Ephesus Yayınevi


10 Kasım 2013 Pazar

Ejderlerin Arzusuna...

"Talaith Briec'e baktı ve gülümsedi. 

"Sohbetimizden keyif aldım, şovalye. Şey yapabilen biriyle konuşmak hoştu..."

"Anlamlı ve tamamlanmış cümleler kurabilen biriyle mi?"

Talaith'in o sırıtışı geri geldi ve Briec'in kalbi bir an için sahiden atmadı.

"Hayır, nihayet kibri ancak tanrılarınkine rakip olabilecek biriyle tanışmak hoştu. Şimdi izninle." Hafifçe eğildi ve nazikçe fısıldadı.

"Hizmetlim bekliyor." Briec'e göz kırptı ve uzaklaştı."

Bizi bir aşk serüveni mi bekliyor yoksa egoların şiddetli çatışması mı bekliyor ilerleyen satırlarda okuyarak şahit olacağız. Acaba beni de böyle büyülü bir çatışma, böyle bir tutku, böyle bir aşk bekliyor mu demeden edemedim. Her satırda aşka olan susamışlığım arttı. Arzuların büyülü dokunuşu satırlardan bedenime doğru yavaş yavaş aktı...

Kitabı elime aldığım andan itibaren bırakasım gelmedi. Dersaneye giderken otobüste okudum, eve geldiğimde yatağıma gömülüp okudum. Bitirinceye kadar kısa süreli uzak kalmalar dışında elimden bırakamadım bu sürükleyici hikayeyi.

Bazı satırlar beni aşırı meraklandırdı. Harika bir alıntıyla bunu size örneklereyebilirim mesela..

"Işık, aşk ve doğurganlık Tanrıçası Arzhela, rahibesinin eğilmiş başına öfkeyle baktı.

"Onu aldı demek."

Kadının cevap vermeden önce yutkunduğunu duydu. "Onu aldı."

"Onu kim aldı?" Dürüst olmak gerekirse vereceği yanıttan korkuyordu.


"Devasa bir yaratık. Yeraltından bir iblis. Bir felaket..."

"Beni deneme Merille!" Tanrıçanın sesi, onuruna inşa edilmiş tapınakta gürledi."

İşte böyle vurucu yerlerin olduğu bir kitabı nasıl sonuna kadar devam etmeden bırakabilirdim mi?

Ejderin Aşkı'ndan sonra Ejderin Arzusu olan ikinci kitap da beklentilerimi oldukça tatmin etti. Sürükleyici kitaplar okurken hem mutlu oluyorum, hem de zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum.

Ephesus Yayınlarına kitaplığımda harika bir alan açtım. Yayınevinden çıkan her kitabın yeri ayrı bende. Benim için hepsi çok değerli. Ejder serisi de beni tatmin edecek ölçüde iyi bir kitaptı. Üçüncü kitabı şu andan itibaren sabırsızlıkla bekliyorum...

Talaith mutsuzluğa bir köyde sıkışmış haldeyken yanına yaklaşan uzun boylu ve de yakışıklı adamla hayatının değişeceğini bilmiyordu. Bilemezdi...

"Daha önce hiçbir erkek onun peşinden böyle koşmamıştı. Ve ejderha onun peşinden koşuyordu. Her bakışıyla... Her sözüyle... Her sinsi hücumuyla... Ve dürüst olmak gerekirse Talaith'in bununla nasıl başa çıkacağı hakkında hiçbir fikri yoktu..."

Bu serüveni kesinlikle okumalı, büyülü satırlarda kendini kaybetmelisiniz...

Kitabın Adı: Ejderin Arzusu
Kitabın Yazarı: G. A. Aiken
Kitabın Yayınevi: Ephesus Yayınevi




22 Ekim 2013 Salı

Aşkın Şekli Olur Mu Ejderin Aşkında Okuyacağız...

Nice kitaplar okudum vampirlerin, zombiler, kurt adamların, meleklerin ve de şeytanların insanlara olan aşkını yazan...

Nice film izledim vampirlerin, zombiler, kurt adamların, meleklerin ve de şeytanların insanlara olan aşkını anlatan...

Ve bir ilk Ephesus Yayınlarıyla hayatıma girdi... Ejderlerin Aşkı...

Aşkın yaşı yok!
Aşkın cinsiyeti yok!
Aşkın etniği yok, kökeni yok, ırkı yok!
Aşkın şekli yok bir kere!
Nerede, kime ve nasıl aşık olacağımızı bilemeyiz.



Aşk çirkini güzelleştirir, caniyi melekleştirir. Büyü gibidir aşk. Damarlarınızdan damla damla akar, gözlerinizde can bulur. Kanlı Annwyl'in aşkı da savaş meydanlarıydı... Taa ki ejderhasıyla karşılaşıncaya kadar.

Bir insan ejderhaya aşık olabilir miydi? Herkesin deli gibi korktuğu, küle döneceği ihtimaliyle köşe bucak kaçtığı bir kara canavara Kanlı Annwyl aşık mı olacaktı? Böyle bir aşkı narin bir kadın bedeni savaş meydanlarında da geçirmiş olsa ömrünü kaldırabilecek miydi? Böyle bir ihtimal var mıydı?

Kitapta da geçtiği gibi...

"
-Öylesine gitmesine izin mi verdiniz yani?
Danelin Brastias'la bakıştı.
Brastias başını kaldırdı.
"Belki de Kanlı Annwyl 'le hiç karşılaşmadın ama onun hiçbir yere gitmesine izin veremezsin. Sadece yolundan çekilirsin."
"

Savaş meydanlarından aşk semalarına inebilecek mi Kanlı Annwyl? Herkesin korktuğu Fearghus'la yüzleşebilecek mi Annwyl? Hikayenin sonu nerede bitecek? Savaş meydanlarının kanı duracak mı? Öcünü alabilecek mi Annwyl abisinden? Hepsi ama, hepsi Ejderin Aşkı kitabında sizleri bekliyor olacak.

Bu seri kaçmaz :)

Kitabın Adı: Ejderin Aşkı
Kitabın Yazarı: G.A.Aiken
Kitabın Yayınevi: Ephesus Yayınları



8 Ekim 2013 Salı

İşsizlikten İş Bulmak, Kek Yapmak...

Kpss sonrası umutlarım suya düştüğünden dolayı bir umut bu sene de hazırlanayım diye düşündüğümdendir ki iş bulmadım. 

Aslında bir çok yere başvuru yapıp geri dönüş alamadım. Bu yüzden iş yok, güç yok triplerine girdim. Triplere girmişken de mutfağı kendime mesken tuttum.

Sonuç mu? Sonuç işte ortada.


Tarifi:

2 yumurta
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
1 su bardağı şeker
1 su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı kola/gazoz/fanta
Yeterince un

Kek kalıbını margarinle yağlayın ve biraz içine irmik dökün ki kek kalıptan kolay çıksın.


Sonuç olarak harika bir kek karşınızda olacak.

Ha unutmadan kek pişerken fırının kapağını asla açmayın.
Eğer açarsanız sonuç hüsran olacaktır, söyleyeyim.

4 Ekim 2013 Cuma

Kim Noble'den Hepimiz


Hyperion Yayınevinden çıkan Hepimiz, Kim Noble'nin kelimeleriyle hayat buluyor.
Kitabın içine daldığınızda o ruh çeşitliliği ile kendinizden geçebilirsiniz ya da o çeşitlilikle bir satırdan diğer satıra sürüklendiğinizi hissedebilirsin.

Böyle bir kitap okumayalı uzunca bir zaman olmuştu. 
Psikolojik rahatsızlıklarla ilgili okuduğum kitapların sahibi genelde Irvin D. Yalom'du. 
Kim Noble ile hayatıma yeni bir renk gelmiş oldu.

Kim çoklu kişilik bozukluğundan müzdarip harika bir anne.
Bazen anoreksik bir genç kız...
Bazen homo bir birey...

Kitabı okurken ilk başlarda Kim için içiniz burkulabilir. Sonralarda onun verdiği yaşama savaşına hayran olmamanız mümkün değil. 

Kendini bir yerdeyken başka bir yerde bulmaları... Kaybolmuşluk hissini kabullenişi... Kendini bir çok kişiliğin içinde arayışı...
Hepsi ama hepsi Kim'e hayran olmanıza neden olacak.

Kitabı elinizden bırakamayacaksınız.
Saniyeler dakikaları kovalayacak, dakikalar saatleri ve bir bakmışsınız ki kitap çoktan bitmiş.
Bittiğinde de tadı damağınızda kalıp gitmiş.

Kendinizi düşüneceksiniz kitabı okurken.
Acaba diyeceksiniz benden içerde bir başka ben var mı?
Parçalarımı birleştirdiğimde bir bütün elde ediyor muyum?
Merhaba Kim, sen ben misin dediğim o kadar yer oldu ki kitapta...
Sayısını ben bile unuttum.

Yaşama azmi, zorluklara göğüs germesi, hayata sıkı sıkı sarılması, hayattan nefretle uzaklaşmak istemesi...
Hepsi ama hepsi Kim'in yapboz parçalarından biri.

Bu kitabı okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız ki her sizin hayal dünyanızda yarattığınızı Kim gerçeklik olarak yaşıyor.
Onun hayatı sırlarla dolu...
Kendini tam olarak, bir bütün olarak görebildiği zamanlar çok kısıtlı.
Ama yılmadan, yıkılmadan, pes etmeden devam ediyor.
Devam etmesi gerektiğini biliyor.
Terapistinden güç alıyor.
Kızına sıkı sıkı bağlı.

Oprah'ın showuna katıldığında -ki bu konu kitabın ilk sayfalarında dile getirilmiş- ünlü biri olmadığının bilincinde Kim.
Ama ünlü olup olmaması değil önemli olan.
Önemli olan kendini nasıl ifade ettiği, nasıl var olduğu ve hayata nasıl baktığı önemli.
Kim orada kendini çok iyi ifade ediyor.

Diyor ki:

"Bir çocuk sıradan olmadığını bir tek bunu ona yetişkinler söylediğinde fark eder."

"Farklı kişilikler, bir otelin döner kapısından girip çıkan konuklar gibi bedene girip çıkarlar."

"Acıyla ya da endişeyle baş etmezseniz, bunları çözümlemez, durdurmaz ya da bir şekilde unutmazsanız, her gününüzü bunları düşünerek geçirirsiniz. Hayatınız bitmiş gibi olur."

Sizce de okunmaya değer bir kitap değil mi?
Bu kitabı okuyun.
Pişman olmayacaksınız.


27 Eylül 2013 Cuma

Hyperion Kitap'ın Katkılarıyla İki Harika Kitap Hediye Ediyorum :)


Hyperion Kitap'ın katkılarıyla harika iki kitabı blogum aracılığıyla siz değerli okuyucularıma hediye edeceğim.

Kitaplar Kim Noble'den Hepimiz ve Adalet Ağaoğlundan Duvarların Dışında.

İki şanslı kişiden biri Hepimiz'i, bir diğeri ise Duvarların Dışında'yı kazanacak.
Çekilişe katılmak için yapmanız gereken şeyler çok basit.

Hyperion Kitap'ın Facebook Fan Sayfasını beğenmek.

Twitter hesabınız varsa Hyperion Kitap'ın twitter hesabını takibe almak.

Blog sahibiyseniz blogumu takibe almak.

Ve son olarak bu postu facebook hesabınızda herkese açık olarak paylaşmanız gerekmekte.
Twitter hesabınız da varsa yine aynı şekilde paylaşırsanız daha iyi olur :)

Bu posta yorum olarak hangi kitabı istediğinizi yazmanız gerekiyor.
Hem size ulaşmam açısından da bu daha faydalı olacaktır.

Çekiliş bu post itibariyle başlamış olup 2 ekim akşam 19:00da sonuçlanacaktır. 
Katılım tarihi 2 ekim 12:00da son bulacaktır.

Kazanan random.org tarafından belirlenecektir. 
Bunun nedeniyse çekilişte herhangi bir hile olmaması içindir :)

26 Eylül 2013 Perşembe

İntikam Peşine Düşmeyecek Mi Calliope?


Kitaptan spoil vermek, okuyucunun hevesini kursağında bırakmak bana göre bir şey değil.
Açıkçası bana biri kitabın içeriğiyle ilgili ne zaman bir şeyler anlatsa hevesim kaçıyor. Çünkü benim hayallerim benim için çok önemli.

Kate'in başına ne geleceğini anlatmak bana düşmez. Çünkü harika bir kitap okuyucunun elinde duruyor.
Benim cümlelerimle o harika kitabı anlatmaya kalkarsam tanrıcılık oynamaktan öteye gidebilir miyim? 
Taklitler aslını yüceltmekten öteye gidemez.
Bu yüzden bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorken gerçek anlamda bana kitabın neler hissettirdiğini yazmak istiyorum.
Ne de olsa kitabın bende yarattığı etkiyi anlatmak kitaptan spoil vermeye girmez :)

İlk kitap bildiğiniz üzere Tanrıça...
Şurada 
soluksuz okuduğumu belirtmiştim.

İkinci kitap olan Tanrıçanın Savaşını ise gözümü kırpmadan okudum.
Bir an geldi yakıcı çöl topraklarından serin sulara koştum Kate'le...
Ve bir an geldi Ava'nın sıcacık sevgisiyle sarılıp sarmalandım.
Calliope'nin nefretiyle kendime geldim.
James'in tuhaflıklarıyla kahkaha attım.
Henry'nin soğuk duvarları yıkılacak mı diye merakla satırları takip ettim.

Kitabı elimden bırakmadan koca bir gün geçirdim.
Ne zaman ara verecek olsam, beş dakika sonra geri elime aldım kitabı.
Dehşetle nefesimi tuttuğum dakikalar olduğu gibi meraktan oturduğum yerde tırnaklarımı kemirdiğim anlar da yok denilemeyecek kadar fazlaydı.

Kate inanılmaz iradesiyle Henry'e olan sevgisinin önüne çıkan engelleri bir bir aşabilecek mi?
Henry duvarlarını yıkarak Kate'e sevgisini gösterebilecek mi?
Calliope ilk kitapta aldığı cezayı hakkıyla çekip kurtulabilecek mi?
James Kate'i bu oyundan vazgeçirebilecek mi?

Hepsi ama hepsi bu kitapta cevaplarını bulacak.
Okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.
Pişman olmayacaksınız.

Kitabın Adı: Tanrıçanın Savaşı
Kitabın Yazarı: Aimée Carter
Yayınevi: Ephesus 

23 Eylül 2013 Pazartesi

Üşenmedim Krep Yaptım ^^


Tarif :
2 yumurta
2 su bardağından biraz daha az un
1 su bardağı su
1 su bardağı süt
1 çay kaşığı tuz
1 paket hamur kabartma tozu.
Tavaya yapışmaması için sıvı yağ.

Hazırlanışı:
Unu bir kaba boşaltın, üstüne hamur kabartma tozunu dökün ve karıştırın.
Sonrasında sütle suyu dökerek, un topaklanmayacak şekilde karıştırın. En son olarak yumurtları kırın ve bir çay kaşığı tuzu ekleyip tekrar karıştırın.
Önceden kızdırmış olduğunuz tavaya hazırladığınız karışımı kaşık kaşık göz kararı dökerek yayın.
Bir tarafının tamamen pişmesini bekledikten sonra krebi ters düz yapın.
Hepsi bu :)

20 Eylül 2013 Cuma

Hyperion Kitap'ın Katkılarıyla Çekiliş Heyecanı


Hyperion Kitap'ın katkılarıyla iki harika kitap için çok yakında ufak bir çekiliş düzenleyeceğim ve bu iki harika kitabın biri Kim Noble'den Hepimiz, diğeri de Adalet Ağaoğlu'ndan Duvarların Dışında...

Şimdilik tek yapmanız gereken Hyperion Kitap'ın facebook fan sayfasını beğenmek ve beni takip etmek.

Beklemede kalırsanız bu güzel iki kitabın sahibi de olabilirsiniz :)



12 Eylül 2013 Perşembe

Tanrıça, Bunu Gerçekten İstediğine Emin Misin?


Tam her şey bitti dediğiniz anda yeni bir başlangıçla lanetlenseniz... 
Ne yapacağım ben diye kendinizden geçmenize saniyeler kala karanlıkların arasından bir el uzansa... 
Bir seçim şansını nasıl kullanacağınızı bilemez haldeyken hayatı sizin bu seçiminize bağlı olan birileri olsa... 

Neler hissederdiniz? 
Nasıl bir karar alırdınız?

Kate işte böyle bir kararın eşiğinde ne yapacağını bilmez haldeydi Henry'nin gözlerine bakarken.
Kendisini gelecekte ne beklediğinden habersiz sadece vereceğe karara odaklanmış halde bir şeyleri yoluna koymaya çalışıyordu.

Daha gencecikti...
Hayatının baharındaydı.
Hayatının yok yere heba olmasını istemediği biri yanı başında duruyordu.


İşte bu kitabı okurken seçimlerin hayatımızda ne kadar büyük yeri olduğunu anladım.
Aldığımız en ufak bir karar bile geleceğimizin raydan çıkmasına neden olabildiği gibi harika sonuçlara da gebe yarınları hediye olarak sunabiliyor.

Ne yaparsak yapalım verdiğimiz kararların sonuçlarına katlanıyor ve yolumuza devam ediyoruz.
İşte Kate de vereceği kararın sonucuna katlanabilecek miydi?

Yunan mitleriyle süslenmiş harika kurgusuyla elinizden bırakamayacağınız bu kitabı okumalısınız.

Yunan mitolojisine yenilikçi bir bakışla hayati kararların doğurduğu aşkın tadını alacaksınız bu kitapta.

Zaman kitabı okurken su gibi akıp gidecek ve serinin diğer kitaplarını da okumak isteyeceksiniz ki ben şu an seriyi bitirmek için deliriyorum.
Bu isteği farklı bir kelimeyle açıklayamıyorum. 
Şu anki ruh halim tam anlamıyla serinin devam kitapları için delirmek :)

Siz siz olun benim gibi tek kitabı okuyup da diğerlerini sonradan alırım demeyin.
Aldığınızda bütün seriyi alın ki hemen bitirebilesiniz.

Bu zevk ara vermeyi hak etmiyor.

Kitabın künyesini de yazayım :)

Kitabın Adı: Tanrıça
Kitabın Yazarı: Aimée Carter
Yayınevi: Ephesus 

18 Temmuz 2013 Perşembe

Mistik Chai


Mistik Chai, Doğuş Çay'ın bir ürünü. 
Denemem için canım arkadaşım Pudra Tozu getirdi.
Farklı tatları seven biri olduğumdan hemen denemek istedim.
Kısmet de bu geceyeymiş.

Hazırlanışını anlatayım isterseniz:
Ben yarım bardak su, yarım bardak süt kullandım.
Sonrasında çayı demlenmesi için bardakta bekletmek yerine bir çay kaşığı yardımıyla karıştırarak demlenmesini sağladım.

Şu an elimde miss gibi kokan, hafif dumanı tüten Chai eşliğinde bu satırları yazıyorum.

Sahlepseverlerin tadını beğeneceğini düşünüyorum.
Miss gibi tarçın kokusuyla sahlepi çok andırıyor çünkü.
Bir de yaza pek yakışan bir içecek değil.
Kışın soğuk gecelere hitap ediyor :)


1 Ocak 2013 Salı

Nescafe'den Falcı, Hazır Türk Kahvesi

İnstagram hesabımı ya da Twitter hesabımı takip edenler bilir. Ben ağır bir Türk kahvesi bağımlısıyımdır. Ders çalışırken vazgeçemeyeceğim tek şey Türk kahvesidir. Nescafe olsun, kola olsun, gazoz olsun, meyve suyu olsun neredeyse hiç aramam ama konu Türk kahvesine geldiğinde bende akan sular durulur.

Bazı zamanlar günde üç fincan içtiğim, bazı zamanlarsa bir kupayla çayın ötesine geçtiğim olur türk kahvesinde. Bu yüzden de iyi yapılmış kahveyi anlarım. 

En başta asla hazır paketlenmiş Türk kahvesi almam. Kendim özel olarak bir yerden gidip alıyorum kahvemi. Asla ama asla başka birine içeceğim kahveyi aldırmam. Keyfime oldukça düşkünümdür bu yönden.

Gel zaman, git zaman Türk kahvesini yapmak bile bana zaman kaybı gibi gelmeye başladığından daha pratik yöntemler arar olmuştum. Bu arayışım esnasında da hazır Türk kahveleri falan reklamları piyasada yerlerini almıştı.

İlk başlarda ümit vermemiştim. Aman yaa berbattır onlar şimdi falan diyordum içimden ama kpss hazırlanıyor olduğumdan ve de zaman kaybetmemem gerektiğini düşündüğümden Nescafe'nin piyasaya sürdüğü Falcı'yı denemeye karar verdim. 

Kendime bir paket Nescafe'nin falcısından aldım. Üzerindeki kullanma talimatlarına uyaraktan şipşak iki saniyede kahvemi yaptım. Kokusu güzel geldi. Köpüğü güzel geldi. Acaba tadı da güzel gelecek miydi?!


Sonuç...

Üzgünüm ama sonuç hüsran. Zerre beğenmedim. Aldığım kahveler orta şekerliydi. Orta şekerli olmasına rağmen şekerden eser olmadığı gibi kahvenin tadı da oldukça acıydı. 

Üzgünüm Nescafe Falcı, beklentilerimi zerre karşılayamadın. Bu yüzden sınıfta kaldın gözümde.

Umarım Nescafe bu girşimini geliştirir ve benim gibi kahveseverlerin damak tadına uygun kaliteli bir ürün piyasaya sürer.

Ha son olarak fal baktırmadığım ve falı da sevmediğim için telve konusunda diyeceğim tek şey fal bakılacak gibi bir telve söz konusu değil. Kaldı ki ben aşırı bir Türk kahvesi bağımlısı olduğumdan telveyi dahi silip süpüren bir insanım.

Siz düşünün artık nasıl büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımı...