31 Mart 2014 Pazartesi

Akıllı Kadınlar :)


Akıllı Kadınlar diye ufak bir cep kitabından altını çizdiğim alıntılardan birkaçını sizlerle de paylaşayım dedim :)


"Ne yapsam eleştirileceğimi biliyordum. Ben de hiç olmazsa yapmak istediğim şeyler için eleştirileyim diye karar verdim. "
Rosalynn Carter


"Ne yazık ki iş dünyasında hala kadınlara destek olmayan kadınlar var. Ben bunlara "Fahri Erkekler" diyorum. Yani gücün ancak erkeklerin dünyasında elde edebileceğine inanan kadınlar. Kadınlar hem ekonomik hem politik bakımdan güçlü olduklarının artık farkına varmalılar. Gücünüzü başkasına vermeyin; kendiniz ve diğer kadınlar için kullanın. "
Ginger Purdy


"Bana ilerleme yolunun ne hızlı ne de kolay olduğunu öğrettiler. "
Madam Curie


"Evlilikle kariyerini nasıl bağdaştıracağını soran bir erkeğe henüz rastlamadım. "
Gloria Steinem


"İsterseniz yanlış düşünün ama lütfen düşünün. "
Doris Lessing


"Eğer inanca ve vicdanıma uygun biçimde oy kullanmayacaksam benim için senatodaki koltuğumun beş paralık değeri yoktur. "
Hatice W.Caraway


"Bir kadının, istediği dünyayı yaratmak için bir erkekten medet umması ne kadar yanlış. "
Anais Nin

29 Mart 2014 Cumartesi

Alabora Olan Sırlar Günyüzüne Çıkarsa

Altın Bilek Yayınlarından çıkan, Cenk Kayakuş'un dördüncü romanı olan Piri Reis'in Sırrı kitabını sonunda okumayı bitirdim ve sıcağı sıcağına kitap hakkında düşüncelerimi yazayım dedim.

Hem bu şekilde kitap hakkında duygularımı da daha rahat, unutmadan aktarabileceğim. Hoş şöyle de bir gerçek var ki bu kitabın etkisinde bir hayli uzun süre kalacağım gibi gözüküyor. Çünkü kitap tek kelimeyle özetlenecek olursa "SARSICI"

Normalde tarihi içeriğe sahip kitapları okumayı sevmem ama Cenk Kayakuş Piri Reis'in hayatının son yirmi yılını -gizemli zamanlarını- oldukça sağlam bir şekilde kurgulayarak roman haline getirince bana da okumak düştü. Ne de olsa hem tarihi ufak alıntılar vardı hem de en sevdiğim türden bir gizem, sırlar perdesi söz konusuydu.


Kitabı elime alır almaz kapak tasarımından oldukça etkilendiğimi söylemek isterim. Ayrıca kapak tasarımının kitaptaki bir olayın görselleştirilmiş hali olduğunu kitabı bitirdiğimde fark etmiştim. Bu da oldukça hoşuma giden, kitap hakkında bir kaç ayrıntıdan biri ve bunu da sizinle paylaşmak istiyorum.

Cenk Kayakuş, Piri Reis'in Sırrı'nda zekasının inceliklerini kullanarak kurguyu oldukça sağlam oturtmuş. Aha burda eksiklik var diyebileceğiniz hiçbir şeye rastlamayacaksınız yani. Hatta ayrıntılar o kadar güzel işlenmiş ki insan okurken hayal gücünü çok iyi bir şekilde kullanıp satırların arasından hayal alemine akıp gidiyor.

Yine kurgunun iyiliğinden ve yazarın kaleminin kuvvetli oluşundan olsa gerek kitap oldukça akıcı. Hani derler ya insanın elinden bırakası gelmiyor. İşte bu kitap da onlardan biri. Başladığınız anda soluğunuzu tutuyorsunuz ve kitap bittiğinde de rahat bir nefes alıyorsunuz.

Kitap ilk sayfalarında Piri Reis'in dünya haritasının görselleriyle karşılıyor okuyucuyu. Harita görsellerinin altlarında da konuyla ilgili açıklayıcı ufak ufak dipnotlar düşülmüş. Bu ince ayrıntı da okuyucuyu bir zahmetten kurtarıyor. Hani benim gibi bir internet kurdu bile acaba daha başka ne olabilir ki konuyla ilgili diye bilgisayar başına geçip de araştırma yapmadı. Siz düşünün yani durumu :)

Kitabın başlangıcında insanı kitaba kenetleyecek şu cümlelere yer verilmiş:

"İlerlemek için belirli bir yola sahip olmayan herkes bu dünyadaki en büyük tutsaktır. Aslen, seçimlerden soyutlanmış bir belirsizliğin içinde kaybolmak değildir tüm mesele. Asıl sorun; kapıldığımız akıntının sonunda, nereye ait olduğunu bilmediğiniz meçhul bir adaya da varsanız, başarmış olmanın getirdiği müfrit zevkten mahrum olmaktır. Kaybolan için yaşamaya devam etmek zordur bu yüzden. Çünkü hayat rastgele kazanılmış zaferlerden hoşlanmaz."


Sonrasında kitaptan ufak alıntılarla devam edecek olursak da şu paragrafa yer vermeden geçmem doğru olmaz diye düşünüyorum.

"Zamanı hor kullanan herkes, sonsuza dek yaşayacakmış gibi davranıyor. Günün birinde yok olacağına inanan benim gibileriyse, yaşadığı her saniyeyi değerli kılmaya ve onu daima bir 'an'a dönüştürmeye çalışıyor. Ne yazık ki bunu yapanlar olarak sayımız çok az."

Sonra sonra oldukça hoşuma giden kısımları da aktarmak istiyorum. Hani neredeyse kitabı okurken elimden kalem düşmedi. Çünkü yazarımızın kalemi başta da dediğim gibi oldukça kuvvetli. İnsan bazı cümleleri tekrar tekrar okuyor ki aklında daha da bir fazla yer etsin.

"Dünyanın çıplak gerçekliği acıyla besleniyordu ve bu gerçeklikle karşı karşıya kalmak, sadece güçlülerin dayanabileceği, hayat boyu süren bir işkenceydi."

"Aptallardan uzak duran tüm keder, gerçeği görebilenlerin omuzlarına biniyor..."

Kitabın konusunu da ufak da olsa anlatayım ki kitabı almak isterseniz içinizdeki kuşkular yok olsun. Açıkçası kuşkuya yer vermeyin derim ben de yine de son karar sizindir.

Bilindiği üzre Piri Reis'in çizmiş olduğu dünya haritası oldukça ünlü ve yine Piri Reis'in hayatının son yirmi yılıyla ilgili bilindiği üzre neredeyse doğru dürüst hiçbir kaynak yok. İşte bu ufak boşluktan içeri doğru sızıyor Cenk Kayakuş kitapta ve bu boşluğu harika bir kurguyla okuyucuya aktarıyor.

Ayrıca bilinen bir gerçek var ki Piri Reis padişahın emriyle denizlerde fersah fersah yol almış fakat hayata gözlerini kellesi uçurularak kapatmıştır. Daha da önemlisi onu görevlendiren padişahın emriyle kellesi uçurulmuştur. Emri verense Kanunu Sultan Süleyman'dır... Padişah ne oldu da sayısıyla sefere çıkarttığı, en güvendiği adamlardan biri olan Piri Reis'in kellesinin uçurulmasını istedi? Ortada çözümlenemeyecek bir husumet mi vardı? Bu katlin ardında gizli olan sır neydi? Hangi tarihi belgeler bu durumu bugüne taşımış olabilir? Geçmiş hakkında yazılmamış, çizilmemiş olaylar hakkında nereden yararlanılarak bir sonuca ulaşılabilir? Geçmişin karanlık odaları nasıl aydınlatılır?

İşte tüm bu soruların cevabını romanın baş kahramanı Hakan Geda verecek. Hırslı, azimli, korkusuz Hakan Piri Reis'in sırrını çözecek mi? Gelin kitapla birlikte bu cevaplara Hakan'la birlikte nail olun.

Okuyun, mutlu olun :)

Kitabın Adı: Piri Reis'in Sırrı
Kitabın Yazarı: Cenk Kayakuş
Yayınevi: Altın Bilek Yayınları

23 Mart 2014 Pazar

Çıkış Yok!


"Sinan işteki yorgunluğunu hep ağır fizik idmanları yaparak atardı. Gelişmiş adaleli vücudunu hep bu idmanlara borçluydu. Yaz kış pijama giymezdi; üstünkörü kurulandı ve yatağına girdi. Hemen uykuya dalacağını zannetmişti ama hiç de öyle olmadı. Karanlık odada bakışlarını tavana dikip hayallere daldı.

Durumu yadırgıyordu ama Yeliz'in güzel çehresi bir türlü beyninden çıkmıyordu..."

Kitabın Adı: Çıkış Yok
Kitabın Yazarı: Osman Aysu
Yayınevi: Ephesus Yayınları

21 Mart 2014 Cuma

Kalbe Dokunursa Soğuk Çelik...


Altın Bilek yayınları sayesinde Türkiye'deki kitap raflarında yerini alan Soğuk Çelik kitabı okuyucularını daha ilk satırlarda etkisi altına alıyor.

Kitapta oldukça fazla bir şekilde tıbbi terimlere yer verilmiş ama bazı kitaplar gibi o tıbbi terimleri oturup kendimiz araştırıp da ne olduğunu anlamak durumunda kalmıyoruz. Çünkü yazar bu tıbbi terimleri de romanın içinde oldukça iyi açıklamış.

Sürükleyici bir roman oluşunun yanında etkili bir kurguya sahip kitap. Açıkçası okurken olay örgüsünün içinde bir an kayboldum sanıp, bir an aha aydınlandım dediğim oldu. Ve bazen yazarın yaptığı açıklamalarla ağzım açık kaldı diyebilirim.

İlk başlarda romanda çok fazla karakter varmış gibi duruyor. Hatta zaman zaman karakterlerin isimlerini karıştırabiliyor insan fakat sonlara doğru kim kimdir, kim necidir gayet iyi anlaşılıyor. O baştaki karmaşa da kurgunun bir parçasıymışçasına okuyucunun oradan oraya daha bir merakla savrulup da sayfaları çevirmesine neden oluyor.


Kitabın türünü belirtmek gerekirse cinayet de var, gerilim de var, alavere de dalavere de var. Açıkçası ortaya karışık harika bir şey. Yani benim açımdan kitabı okumak harika vakit geçirmiş olmak demekti. Sürükleyici oluşu, akıcı bir dille yazılışı da büyük bir artısıydı hani.

Kitabın konusuna da kısa bir şekilde değinecek olursam :
"Dublindeki bir parkta ölü bir kız ceseti bulunuyor ve ardından da parktan üstü başı kanla yıkanmış birinin koşarak kaçtığı haberi duyuluyor. 
Parkta ölü olarak bulunan kızın ise Mercy Hastanesinin başına kısa süre önce getirilen ve büyük bir projenin başında olan bir doktorun olduğu anlaşılıyor.

Bu proje kalp hastalıklarıyla ilgili ve eğer projenin sonuçlarının çok iyi olduğu kanıtlanabilirse bu projenin başında olan ekip çok iyi bir bağış alacak. Bu yüzden cinayet projenin başındaki ekibin canını bir hayli sıkacak.

Yine bu projenin başındakilerin haricinden hematolojide çalışan Frank Clansy ise hastalarından bir kaçında milyonda bir görülen bir hastalığın aniden ortaya çıktığını fark edecek. Milyonda bir olasılıklı bu hastalıkla bir ayda bir kaç hastada birden karşılasınca Frank Clansy'in merak duygusu körüklenecek ve bu işin peşine düşecek. 

Bir cinayet, bir proje ve hiç beklenmedik bir hastalığın birleşiminde akıp giden bir roman... "

Bu kitabı okurken soluğunuzu tutacaksınız.
Yazar okuyucuyu her bir satırda merakla sürüklüyor bir sonraki satıra. 

Yazıma kitaptan ufak bir alıntıyla son vermek istiyorum:

"Eğer morgun dili olsaydı da konuşabilseydi kim bilir o derin ses tonuyla neler anlatırdı. Ama duvarlar sessizdi, ölülerin sırları güvendeydi."

Kitabın Adı: Soğuk Çelik
Kitabın Yazarı: Paul Carson
Çevirmen: Erdem Atik
Yayınevi: Altın Bilek Yayınları

2 Mart 2014 Pazar

Damızlık Kızın Öyküsü

İngilizce adı The Handmaid's Tale'dir.

Feminist bir yazar olan Margaret Atwood'un Damızlık Kızın Öyküsü kitabı Feminist Edebiyatın verdiği sayılı örneklerden biridir.

Kitabın içeriği bir distopya örneğidir. Kitapta bugünkü kadın haklarının tersine dönmesiyle oluşacak zor yaşam koşulları irdelenmiştir.

Ağır bir anlatıma sahip olmakla birlikte ilgi çekici bir yanı var kitabın.
Yazar yalın ve anlaşılır bir dil kullanmış kitapta. İnsanı sıkan cümleler yok.

Arka kapakta yazanları sizlerle paylaşmak istiyorum. Çok ilgi çekici olduğundan belki yazıyı okuyunca kitabı okumak istersiniz.

'Bir kadın sabah kalksa, işe gitmeden önce her zaman sigara aldığı dükkana uğrasa ve kendisine kredi kartının geçerli olmadığı söylense, ardından işten atılsa ve bunların sadece kadın olduğu için başına geldiğini öğrense neler hisseder?

Evet olan olmuştur. Bunca mücadele boşa gitmiştir. Kadın gene erkeğin bakımına muhtaç, ona hizmetle yükümlü bir yarı köledir. hükümranlığı eviçi ile sınırlandırılmıştır. Üstelik orada fazla çocuk da yoktur. Hava kirliliği, kimyasal atıklar, nükleer sızıntılar kısırlığa yol açmakta, doğan az sayıdaki çocuk ise sakat olduğundan imha edilmektedir.

Bu durumda kadın Kolonilere gönderilmek, Hizmetçilik ya da Fahişelik yapmak dışında dördüncü bir seçenekle karşı karşıyadır : Komutanlar'a sağlıklı yavrular üretmek! '

Kitap ayrıca bir filme de konu olmuştur.

Film hakıında bilgiye buradan erişebilirsiniz IMDb .

Film ‘in Adı: Damızlık Kızın Öyküsü
Tür: Bilim Kurgu / Dram
Yönetmen: Volker Schlöndorff
Görüntü Yönetmeni: Igor Luther
Senaryo: Harold Pinter, Margaret Atwood (Kitap)
Oyuncular: Robert Duvall, Faye Dunaway, Aidan Quinn, Muse Watson, Elizabeth Mcgovern, Natasha Richardson, Gary Bullock, Traci Lind, Blanche Baker, Ed Grady, Victoria Tennant, Jim Grimshaw
Yapım: 1990, ABD / Almanya
Yapımcı: Daniel Wilson
Muzik: Ryuichi Sakamoto
Film Süresi: 1 saat, 49 dk.
Vizyon ‘a Giriş Tarihi: 9 Mart 1990