dedektif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dedektif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mart 2014 Cuma

Kalbe Dokunursa Soğuk Çelik...


Altın Bilek yayınları sayesinde Türkiye'deki kitap raflarında yerini alan Soğuk Çelik kitabı okuyucularını daha ilk satırlarda etkisi altına alıyor.

Kitapta oldukça fazla bir şekilde tıbbi terimlere yer verilmiş ama bazı kitaplar gibi o tıbbi terimleri oturup kendimiz araştırıp da ne olduğunu anlamak durumunda kalmıyoruz. Çünkü yazar bu tıbbi terimleri de romanın içinde oldukça iyi açıklamış.

Sürükleyici bir roman oluşunun yanında etkili bir kurguya sahip kitap. Açıkçası okurken olay örgüsünün içinde bir an kayboldum sanıp, bir an aha aydınlandım dediğim oldu. Ve bazen yazarın yaptığı açıklamalarla ağzım açık kaldı diyebilirim.

İlk başlarda romanda çok fazla karakter varmış gibi duruyor. Hatta zaman zaman karakterlerin isimlerini karıştırabiliyor insan fakat sonlara doğru kim kimdir, kim necidir gayet iyi anlaşılıyor. O baştaki karmaşa da kurgunun bir parçasıymışçasına okuyucunun oradan oraya daha bir merakla savrulup da sayfaları çevirmesine neden oluyor.


Kitabın türünü belirtmek gerekirse cinayet de var, gerilim de var, alavere de dalavere de var. Açıkçası ortaya karışık harika bir şey. Yani benim açımdan kitabı okumak harika vakit geçirmiş olmak demekti. Sürükleyici oluşu, akıcı bir dille yazılışı da büyük bir artısıydı hani.

Kitabın konusuna da kısa bir şekilde değinecek olursam :
"Dublindeki bir parkta ölü bir kız ceseti bulunuyor ve ardından da parktan üstü başı kanla yıkanmış birinin koşarak kaçtığı haberi duyuluyor. 
Parkta ölü olarak bulunan kızın ise Mercy Hastanesinin başına kısa süre önce getirilen ve büyük bir projenin başında olan bir doktorun olduğu anlaşılıyor.

Bu proje kalp hastalıklarıyla ilgili ve eğer projenin sonuçlarının çok iyi olduğu kanıtlanabilirse bu projenin başında olan ekip çok iyi bir bağış alacak. Bu yüzden cinayet projenin başındaki ekibin canını bir hayli sıkacak.

Yine bu projenin başındakilerin haricinden hematolojide çalışan Frank Clansy ise hastalarından bir kaçında milyonda bir görülen bir hastalığın aniden ortaya çıktığını fark edecek. Milyonda bir olasılıklı bu hastalıkla bir ayda bir kaç hastada birden karşılasınca Frank Clansy'in merak duygusu körüklenecek ve bu işin peşine düşecek. 

Bir cinayet, bir proje ve hiç beklenmedik bir hastalığın birleşiminde akıp giden bir roman... "

Bu kitabı okurken soluğunuzu tutacaksınız.
Yazar okuyucuyu her bir satırda merakla sürüklüyor bir sonraki satıra. 

Yazıma kitaptan ufak bir alıntıyla son vermek istiyorum:

"Eğer morgun dili olsaydı da konuşabilseydi kim bilir o derin ses tonuyla neler anlatırdı. Ama duvarlar sessizdi, ölülerin sırları güvendeydi."

Kitabın Adı: Soğuk Çelik
Kitabın Yazarı: Paul Carson
Çevirmen: Erdem Atik
Yayınevi: Altın Bilek Yayınları

21 Şubat 2014 Cuma

Zorbalar Her Zaman Zorbadır


Kitap elime yaklaşık bir hafta kadar önce ulaştı. Açıkçası ben evde değilken gelmişti ve eve gelinceye kadar kitabın heyecanıyla yanıp tutuşmuştum.

Neyse kargo paketini açtıktan sonra kitabın bir zarfla kaplı olduğunu gördüm. Zarfın üzerinde yazanlar beni daha da mutlu etti. Heyecanımı bastırmaya çalışarak kitabı zarftan çıkardım. Orada bana bakıyordu. Gözlerimin, gözlerimin içine içine bakıyordu "Ölümüne Takip" kitabı...

O bakışmanın aşkıyla kitabı okumaya başladım. Daha önce de söylemiştim, bilirsiniz yani ben polisiye romanları daha bir çok seviyorum. Bu da öyle bir kitap ve sürükleyici oluşu beni daha da memnun etti. Hani nasıl denir bazı polisiye romanlar vardır ki oflaya puflaya, sıkıla sıkıla okunur da sonunda hiçbir şey olmadığına yanar ya insan... İşte Ölümüne Takip o kitaplardan değil.

Olay örgüsü oldukça etkileyici. Cinayetlerin neden yapıldığını bilmeden, bağlantı var mı yok mu diye kafa patlatmak insanın hoşuna gidiyor. Nereden ne gelecek tam emin olamamak kitabı daha da sürükleyici kılıyor. Nedense o bilinmemezliği gün yüzüne çıkarma arzusu insanı kitaba bağlıyor. Böyle olunca da kitabı oldukça çabuk okuyup, tüketiyor insan. Tabii ki de bu durum güzel bir şey. 


Peki hikayemiz nasıl başlıyor şöyle ufak bir girizgah yapalım da merakınızı kıpraştıralım. 

"Dokuz yaşında Daisy ömründe ilk defa nedime olacağı günü heyecanla bekliyordu. Kendisine o gün giymesi için harika bir elbise dikiliyordu. Yapılan provalar heyecanına heyecan katıyordu Daisy'nin.
En son gün sonunda elbisesi dikildiğinde hemen köşe başındaki anneannesine gidip harika nedime elbisesini göstermek istedi. Annesi çabuk dönmesi kaydıyla Daisy'i anneannesine gönderdi.
Anne nereden bilebilirdi ki akşam üstünün pek de tekin olmayacağını...
Nerden bilebilirdi ki kızıl saçlı, güzeller güzeli kızını son görüşü olacağını...

Peki bu cinayetle olay son bulacak mıydı?

Jack cinayeti çözebilecek miydi?"

Hepsi ama hepsi Trend Yayınevinden çıkan, RC Bridgestock'un kaleme aldığı Ölümüne Takip kitabında.
Kitabı okumanızı ve heyeanlı dakikalarıma ortak olmanızı istiyorum.
Kendinizi bu sürükleyici romandan mahrum bırakmayın.

Kitabın Adı: Ölümüne Takip
Kitabın Yazarı: RC Bridgestock
Yayınevi: Trend Yayınevi
Konusu: Polisiye