altın bilek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
altın bilek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Temmuz 2014 Pazar

Edith Wharton'dan Harika bir Kitap daha: İki Kız Kardeş


Harika bir kitabın ardından tekrar merhaba diyorum okuyucularıma.
Malum kpss nedeniyle çok fazla kitap okuyamıyordum. Ara sıra zaman buldukça birkaç sayfa göz atıyordum kitaplara. 

Benim gibi kitap sevdalılarına oldukça zorlu bir süreç oluyor kpss ama sonu hayırlı olacakmış gibi geliyor bu sefer için.

Neyse lafı kısa keseyim de merhaba dediğim kitaba giriş yapayım.

Edith Wharton'dan okuduğum ikinci kitap: "İki Kız Kardeş"
İlk okuduğum ise Masumiyet Çağı'ydı ve tadı hala hayallerimde.

Yazarımız Edith'in kaleminin büyülü vurgusu insanın beyninde tarihi bir görsellik yaratıyor. İnsan beyaz perdede sanki o anları izliyormuş hissine kapılıyor. 

İki Kız Kardeş kitabının konusuna da gelecek olursak:
"Hem ev, hem iş yeri olarak kullandıkları evde yaşayan Bruner kardeşler evlerine bir masa saati almaya karar verirler ve olay örgümüz burada yazılmaya başlar. Ancak şöyle bir durum vardır kendilerine bu masa saatini satan adama iki kız kardeş de aşık olurlar. Birinin verdiği ödünlerle bir diğeri aşkının peşine düşer..."

Kitabı bir solukta okudum hem de kpss ile ızdıraplardan ızdırap beğenirken. İyi ki de okumuşum biraz da olsa stresimin arasında soluklandım.  Hem de bu kadar büyük bir özverinin altında ezilen kardeşler arasındaki ilişkiye şahit oldum. Bir bilinmezin ardında onlarla sürüklendim durdum.

Kitaptan altını çizdiğim satırları da sizlerle paylaşmak istiyorum :)

"Hava nemli ve soğuktu, gökyüzü güneşe yüzünü göstermeyen asık suratlı bulutlarla kaplıydı ve hafiften kar yağıyordu. Sabahın ilk ışıklarında sokaklar en çirkin ve bakımsız hallerinde görünüyordu; fakat kendisinin sorumlu olmadığı herhangi bir durumdan rahatsız olmayan Ann Elize için sokaklar gayet şirin görünüyordu."

"İşte annelerin başına gelen buydu. Onlar katlanıyorlar, diye düşündü Ann Eliza; o halde neden kendisi katlanmasındı? Ah, ama önce onlar evlenmişlerdi; kendisininse hiç şansı olmamıştı. Ve şimdi de kendi kurduğu hayatı sonsuza kadar kaybediyordu; çoktan kaybetmişti, içten içe ve derinden bakıldığında çoktan kaybetmişti, yakın bir gelecekte dışarıdan olan yakınlıkları da sesler ve gözler yüzeyinde kaybolacaktı. O anda Evalina'nın mutlu olduğu düşüncesi bile onu avutmadı; ya da bu avuntunun ışığını görmüş olsa bile kendini ısıtamayacak kadar uzakta olacaktı. Kişisel ve vazgeçilemeyen bir bağa, kendisine ait acılara ve sorunlara karşı hissettiği açlık Ann Eliza'nın ruhunu kavuruyordu: bir daha asla yalnızlığıyla yüzleşecek cesareti olmayacak gibi geliyordu."

Kitabın Adı: İki Kız Kardeş
Kitabın Yazarı: Edith Wharton
Yayınev: Altın Bilek Yayınları




21 Mart 2014 Cuma

Kalbe Dokunursa Soğuk Çelik...


Altın Bilek yayınları sayesinde Türkiye'deki kitap raflarında yerini alan Soğuk Çelik kitabı okuyucularını daha ilk satırlarda etkisi altına alıyor.

Kitapta oldukça fazla bir şekilde tıbbi terimlere yer verilmiş ama bazı kitaplar gibi o tıbbi terimleri oturup kendimiz araştırıp da ne olduğunu anlamak durumunda kalmıyoruz. Çünkü yazar bu tıbbi terimleri de romanın içinde oldukça iyi açıklamış.

Sürükleyici bir roman oluşunun yanında etkili bir kurguya sahip kitap. Açıkçası okurken olay örgüsünün içinde bir an kayboldum sanıp, bir an aha aydınlandım dediğim oldu. Ve bazen yazarın yaptığı açıklamalarla ağzım açık kaldı diyebilirim.

İlk başlarda romanda çok fazla karakter varmış gibi duruyor. Hatta zaman zaman karakterlerin isimlerini karıştırabiliyor insan fakat sonlara doğru kim kimdir, kim necidir gayet iyi anlaşılıyor. O baştaki karmaşa da kurgunun bir parçasıymışçasına okuyucunun oradan oraya daha bir merakla savrulup da sayfaları çevirmesine neden oluyor.


Kitabın türünü belirtmek gerekirse cinayet de var, gerilim de var, alavere de dalavere de var. Açıkçası ortaya karışık harika bir şey. Yani benim açımdan kitabı okumak harika vakit geçirmiş olmak demekti. Sürükleyici oluşu, akıcı bir dille yazılışı da büyük bir artısıydı hani.

Kitabın konusuna da kısa bir şekilde değinecek olursam :
"Dublindeki bir parkta ölü bir kız ceseti bulunuyor ve ardından da parktan üstü başı kanla yıkanmış birinin koşarak kaçtığı haberi duyuluyor. 
Parkta ölü olarak bulunan kızın ise Mercy Hastanesinin başına kısa süre önce getirilen ve büyük bir projenin başında olan bir doktorun olduğu anlaşılıyor.

Bu proje kalp hastalıklarıyla ilgili ve eğer projenin sonuçlarının çok iyi olduğu kanıtlanabilirse bu projenin başında olan ekip çok iyi bir bağış alacak. Bu yüzden cinayet projenin başındaki ekibin canını bir hayli sıkacak.

Yine bu projenin başındakilerin haricinden hematolojide çalışan Frank Clansy ise hastalarından bir kaçında milyonda bir görülen bir hastalığın aniden ortaya çıktığını fark edecek. Milyonda bir olasılıklı bu hastalıkla bir ayda bir kaç hastada birden karşılasınca Frank Clansy'in merak duygusu körüklenecek ve bu işin peşine düşecek. 

Bir cinayet, bir proje ve hiç beklenmedik bir hastalığın birleşiminde akıp giden bir roman... "

Bu kitabı okurken soluğunuzu tutacaksınız.
Yazar okuyucuyu her bir satırda merakla sürüklüyor bir sonraki satıra. 

Yazıma kitaptan ufak bir alıntıyla son vermek istiyorum:

"Eğer morgun dili olsaydı da konuşabilseydi kim bilir o derin ses tonuyla neler anlatırdı. Ama duvarlar sessizdi, ölülerin sırları güvendeydi."

Kitabın Adı: Soğuk Çelik
Kitabın Yazarı: Paul Carson
Çevirmen: Erdem Atik
Yayınevi: Altın Bilek Yayınları