ayrılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ayrılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Eylül 2014 Çarşamba

Asude'den Pabucumun Ajanı


Ephesus Yayınları aracılığıyla Asude'nin kaleminden hayat bularak okuyucusuyla buluşan Pabucumun Ajanı-1 daha ilk sayfasından okuyucuyu kahkahalara sürüklüyor.
Bu kahkaha bombardımanına tutulanlardan biri de benim.

Hatta o kadar eğlenceli ki birçok satırı sonradan tekrar okuyup da gülümsemek için renklendirdim. Üstteki fotoğrafta da bu renklendirmelerden biri mevcut.

Ne demiş güzel yazarımız ya da romanımızın güzel kahramanı, fiyasko birlik başkanı Deniz Akın:

"Bir oda dolusu külçe altın içinde tek başına dikilen tenekeye benziyordum. Allahım, benim burada ne işim vardı?"


Kitabı kahvaltımı yaptıktan sonra elime aldım. Şöyle bir balkonda cıvıl cıvıl çocukların sesleri de gelirken bir yandan çayımı yudumlayayım ve bir yandan da Pabucumun Ajanı ile eğlenceli vakit geçireyim dedim.

İyi ki de öyle dedim. 

Şimdi de kitaptan aldığım zevki sizlere de haber vereyim diye pc başına geçtim ve bu cümleleri yazıyorum.

Eğlenceli zaman geçirmek istiyorsanız bu kitabı okumaya başlayın derim :)


18 Nisan 2014 Cuma

Sahte Gülümsemelerin Ardında Yatan Gerçekler...

Sahte gülüşlerin, alaycı bakışların altında yatıyordu gerçekler. Bir kadının özgürlüğü kocasına olan bağlılığıyla sınanıyordu. Boşanmak teoride kabul edilebilir dururken, pratikte toplum çerçevesinde kınanan bir davranıştı. Bir kadının yeri kocasının yanıydı.


Değerler maddi yönden ölçülüyor ama görüntüsel olarak bakıldığında manevi değerlerin ön planda olduğu vurgulanmaya çalışılıyordu. Bütün çabalar var olanı daha sevimli göstermek içindi. Gerçekliğin üstü masumiyetle ört bas edildiği müddetçe daha az can yakıcı olacak gibi duruyordu.

Peki ne oldu da Archer evlenmek için gün saydığı May ile Madam Olenska arasında gel-gitler yaşamaya başladı? Var olduğu toplumun bir parçasıyken düşüncelerini neden toplumun süzgecinden geçirmemek konusunda diretti de Madam Olenska'yı sadece toplumdan dışlanmaması için kocasından boşanmasından vazgeçirmeye çalıştı?

Peki aşk... Sarsıcı arzuların ardında, tutkunun hüküm sürdüğü aşk; havada asılı kaldı ve masumiyete olan yaklaşım nedeniyle insanlar duygularını suskunluklarına gömüp hayatlarına devam ettiler mi? Edebildiler mi? Aşk bu kadar üstünkörü yaşanabilecek kadar sığ bir duygu muydu? Bu kadar geçici bir heves miydi bu yoğun duygular? 



Bakışlardan okunan ama kelimelere dökülemeyen onca şey... Sadece toplum içinde kabul görmek için, hayata devam edebilmek için değer miydi? Özgürce yaşayıp da paraya bağımlı olmadan, onca şaaşaya gerek duyulmadan, onca gösterişe muhtaç olmadan devam edilemez miydi hayata? Madam Olenska'yı tutan neydi kocasındna ayrılmaması için? Sadece sosyal statü ve maddi özgürlüğe karşılık hapis hayatı yaşanır mıydı?


İnsan sevmediği biriyle hayatını devam edebilir miydi peki?

Bu soruların ve daha bir çok sorunun cevabı Edith Wharton'un kaleminden biz okuyucularla buluşma imkanı bulan ve Pulitzer Ödülüne layık görülen, MASUMİYET ÇAĞI kitabında. 20.yüzyıl Amerika edebiyatının en önemli kadın yazarlarının başında gelen Edith Wharton, ününü bu kitaba borçlu diyebiliriz ve bu kitapla buluşmamı sağlayan yayınevi de Altın Bilek Yayınları :)

Karakterler resmen birbirleriyle konuşmuyor ve düşünce okuyor gibi karşılarındaki insanların duygularını tahmin etmeye ve ona uygun şekilde hareket etmeye çalışıyorlar. İnanın kitabı okurken insan o suskunluğu yutkunarak üzerinden atmak istiyor. Ah diyordum her seferinde "Ben orada olacaktım da tüm içimden geçenleri tek tek söyleyecektim."
Ama o çağdaki toplum içinden geçenleri söyleyebilenlerin değil, tahminlerinden istikrarlı sonuçlar elde edebilenlerin çağıymış. Ben o çağa pek de uyumlu değilmişim. 

Şimdi de kitaptan ufak alıntılara yer vermek istiyorum:

"Ruhuna sahip olduğu genç yaratığın açık alnına, ciddi gözlerine ve sevecen, masum ağzına büyük bir saygıyla baktı. İçinde yaşadığı ve inandığı sosyal sistemin bir ürünü olan genç kız hiçbir şey bilmiyor ve çok şey bekliyordu."

"
-Yalnız olmayı çok mu seviyorsun?
- Arkadaşlarım bana yalnızlık duygusunu hissettirmediği sürece evet.
"

"Bu genç bayanın gözlerinden bandajı çıkarmak ve ileri bakmayı öğretme görevi kendine aitti; fakat bu zamana kadar böyle kaç nesil gözleri bağlı bir şekilde evlenmişlerdi? Bilimsel kitaplardaki birkaç düşünceyi hatırlayınca (Kentucky mağara balığının işe yaramadığı için artık gözleri olmadığını) biraz ürperdi. May Welland'a gözünü açmasını rica ettiğinde boşluğa anlamsız bir şekilde bakaya devam ederse ne olacaktı?"

"Hepimiz bu kadar sahte miyiz yani; diye geçirdi içinden.İinsan zayıflığına acımasına eşit olan insan rezilliğine karşı içgüdüsel nefretini kendine kabul ettirme çabası yüzünden kafası karışmış bir halde hayatında ilk defa ilkelerinin ne kadar basit olduğunu fark etti."

"Hayal gücüne karşı aklı ve deneyime karşı kalbi mühürleyen bir masumiyet..."

"Eğer senden vazgeçmezsem, seni sevemem..."

Kitabın Adı: Masumiyet Çağı
Kitabın Yazarı: Edith Wharton
Yayınevi: Altın Bilek Yayınları



16 Şubat 2014 Pazar

Biri Beni Durdursun, Yoksa Kötü Olacak...

Ömrü boyunca kaç kez aşık olur insan, kaç kez sever, kaç kişiye yer açar yüreğinde? Bir kalp kaç kez göçer bir bedenden başka bir bedene?

Olivia işte bu soruların cevabını zaman çok geçtikten sonra idrak edecekti... İnatçılığı, gururu, ketumluğu, daha doğrusu onu o yapan her şey ama her şey Caleb'le olan ilişkisinin önünde aşılması güç duvarlar örüyordu.

O gün yağmurun azizliğine uğramasaydı Olivia, kader ağlarını örmeseydi, Caleb'le o müzik mağazasında karşılaşabilir miydi? Bence hayır. Hayatta her şeyin ama her şeyin bir sebebi var ve onlar tekrardan bir ilişkiye yelken açabilecekler miydi, korkusuzca, her şeyi sil baştan düzenleyerek...

Ama her şey Olivia'nın düşündüğü gibi değildi. Ellerini terleten, nefesini kesen, kötü anıların korkusuyla kalbini küt küt attıran anıları sadece kendine aitti artık Olivia'nın. Çünkü Caleb hafızasını kaybetmişti. Olivia ile ilgili tek bir anısı dahi kalmamıştı. Ve işte bunu öğrendiğinde Olivia'nın içinde bir umut ışığı peydah oldu.


Peki hafızası geri gelirse... Bütün pişmanlığıyla öfkesine yenik düşerse... Sorular, sorular, sorular... Çıldırmasına ramak vardı Oliva'nın ama Caleb... Deliler gibi sevdiği adamı bir kez daha elde edebilirdi. Bunu yapabilirdi ve bu sefer gitmesine izin vermezdi. Evet, evet bunu başarabilirdi.

Leah... Ahh o kızıl şeytan... Elime geçse saçını başını seve seve yolacağım, tüm kpss stresimi üzerine kusabileceğim kadın... Bu büyülü hafıza kaybını bile kendi lehine çevirebilecek, Olivia'yı Caleb'siz mi bırakacak? Hepsi ama hepsi Tarry Fisher'in kaleminden Fırsatçı kitabında.

Soluksuz okuyacaksınız bu kitabı. Satırdan satıra, sayfadan sayfaya atladığınız her dakika içinize aşkın her bir yoğunluğu ilmek ilmek işlenecek. Tutkuyu, nefreti, arzuyu, özlemi ve daha milyon tane duyguyu bir anda hissedecek ve bir an gelecek nefesiniz kesilecek karmaşadan.

Okurken yalnızlığıma üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Olivia kadar derinden sevmek istedim birisini. Caleb gibi tahrik edici olmak istedim ve de saçını başını yolmak istesem de Leah kadar kararlı bir şekilde hareket etmek istedim. Bakalım okurken sen nasıl hissedeceksin :) Zaman kaybetmeden alıp, oku derim.

Kitaptan Alıntılar :)

"En sevdiğin rengi unutmak nasıl bir histi? Ya da kalbini paramparça eden kızı?"

"Kulağa çok bencilce geliyor biliyorum ama tek istediğim kendi yolumu bulabilmem için herkesin beni rahat bırakması, anlıyor musun?"

"Çok duygusal biriydi ama bunu gösteremeyecek kadar serinkanlıydı..."

"Gözlerinde bir hüzün var, belki büyük oldukları ya da hayal kırıklığına uğramış gibi uzaklara daldıkları için. Çok kırılgan oldukları kesin, ama cesurlar da çünkü her şeye meydan okurcasına bakıyorsun. Bir de, çeneni tutma biçimin. Cüretkar ve inatçısın ve hep kuzeyi gösteren küçük züppe bir burnun var. İnsanları kendinden uzak tutmak için züppe rolü yaptığını düşünüyorum."

"Mırıldanacak kadar mutluysan dünya tersine dönmüş demektir."

"Yeniden seveceğim, Olivia, senin canın ise hep acıyacak. Yaptığın şey... Kendi ellerinle değersizleştirdin. Hayatının geri kalan her gününde beni hatırlayacaksın, çünkü ben doğru kişiydim ama sen beni fırlatıp attın."

"Birini sevmek, kendini mutlu etmekten daha çok şey demektir. Onun senin olduğundan daha mutlu olmasını istemelisin."

Kitabın Adı: Fırsatçı
Kitabın Yazarı: Tarryn Fisher
Yayınevi: Aspendos